22 Kasım 2012 Perşembe

Aylak Adam


İçinde bulunduğum ruh halinden midir bilmem ama son zamanlarda hep kaybedenlerin hikayelerini okuyorum. Her şey düzelecek diye umarken bir anda hayatı tepetaklak olan insanlarla geçiyor günlerim Önce Kürk Mantolu Madonnada sonra Kuyucaklı Yusuf şimdi de Aylak Adam... Aylak Adam diğerlerinden daha farklıydı. Raif Bey ve Kuyucaklı Yusuf, hayatın her alanında kaybetmiş insanlarken, Aylak Adamdaki kahramanımız C, aslında çok zengin olan bu yüzden hayatı boyunca çalışmamış miras yiyen bir karakter. Ve aradığı tek şey ise doğru kadın yani B.

Kitapta aykırı bir karakter olan, hayattaki her şeye muhalif C'nin Güler ve Ayşe olan ilişkilerini ve onların aradığı kadın olmadığını anlayınca nasıl onlardan kopup gittiğini anlatıyor. Bir yönden benim asla sevemediğim ancak son dönem Türk Sinemasında çok popüler olmuş Issız Adam ve Kaybedenler Kulübü'ne benziyor. Hiç hoşlanmam konusunu kadınların piç erkek tercihinden ve o erkeklerin kadınları bırakıp gitmesinden alan eserlerden. Ancak bu sefer bu piçlikler bırakıp gitmelerin bir hikayesi var. Yazar Yusuf Atılgan, olayı felsefik açıdan da bizlere aktarıyor hissettirmeden. İşte bunu seviyorum. Okuduğum ya da izlediğim karakterlerin analizi yapabilme imkanını veren eserleri... Bir insan doğuştan kötü ya da iyi olamaz. Onu böyle olmaya iten ailesel, çevresel etkiler kesinlikle olmalı. Bunu aktarabiliyorsa bir eser, benim için değerlidir. Tıpkı Aylak Adam gibi. Neyse kitaptan spoiler vermeden yazarın dil ve anlatımına geçeyim.

Hem Kürk Mantolu Madonna da hem de Aylak Adam'da dikkatimi çeken yazarların yoğun duyguları çok sade cümlelerle çok çarpıcı bir şekilde okuyucuya aktarabilmeleriydi. Belki üzerine daha önceden düşündüğün, birilerine ya da kendine uzun uzun anlatmaya çalıştığın duyguları bir cümlede o kadar güzel anlatıyor ki Yusuf Atılgan, şaşıp kalıyorsun. 'Bu kadar basit bir şey benim nasıl aklıma gelmez' dediğim oldu okurken. Ancak, yazar olabilmek o karmaşık duyguları bu kadar basit anlatabilmektir belki de. Ve bu noktada normal insanlardan sıyrılabiliyorlardır. İşte bir örnek: "Dünyada gereğinden çok kadın vardı ama, yalnız bir teki yoktu." İşte bu kadar... Daha nice güzel cümleler üzerine düşünülesi tesbitler barındırıyor eser. Özellikle Cnin insanların el ayak ve yüz analizleri çok başarılı. Bir de C'nin insanın iki farklı ruh halini anlattığı a-da-ko ve ku-ya-ra teorileri ilgi çekici.

Okurken 1950lerde yazıldığına inanamayacağınız, zamanının çok ötesinde bir roman. C'nin gerçek aşkı bulmak için çabalarına ve gözlem gücüne hayran bırakan buruk bir hayat hikayesi. Ya da bir insanın hayat macerasına Freudçu bir yaklaşım. Hangi yanını görmek isterseniz isteyin mükemmel bir eser. Tavsiye edilir.
Not: Sigarayı yeni bırakanlar var ise okumak için biraz daha beklesin. Çünkü kitapta çok fazla sigara içiliyor:)

20 Kasım 2012 Salı

Manchester Kafilesi Kolla Kendini


Galatasaray'a dair ilk hatırladığım maç 20 ekim 1993 Manchester United-Galatasaray maçıdır. 5 yaşındaydım o zaman. Belki dünyaya geleli 5 yıl olmuştu fakat dünyadaki en büyük aşkla tanışmam o gün oluştu. Bugün hayal meyal de olsa gözümün önünde abim ve babamla maçı izleyişimiz ve maç sonraki sevincimiz. Ardından oynanan İstanbul'daki maçı da biraz hatırlıyorum ama daha çok maç sonunda evdeki kutlamaları. Yani, ben Galatasaraya güzlerimi bir Manchester zaferiyle açtım. Hınca hınç dolu Sami Yen tribünleri Avrupa Avrupa Duy Sesimizi' diye bağırıyordu. O gün çok iyi duyurmuştuk sesimizi.Sonrası da liseye kadar hep destanlarla zaferlerle dolu yıllar geçti Avrupa'da. 2002den sonra büyük bir ara verdik Avrupa'daki hanedanlığımıza. Üniversitedeki yıllarımda UEFA kupasındaki bazı zaferlerle mutlu olsak da bizi kesmiyor, ait olduğumuz yer olan Şampiyonlar Ligi özlemimiz içimizde yanıp tutuşuyordu..

Bu sene uzun yıllar sonra evimize döndük. Zorlu geçti bu arenadaki maceramız ve pek de istediğimiz gibi gitmedi işler 2 hafta öncesine kadar. Ya tamam ya devam maçında deplasmanda hak ettiğimiz bir galibiyet aldık. Şimdi ise iş, 3 puandan daha değerli bir noktaya geldi. Bugün yeni bir stadımız var. Kapasite olarak Ali Sami Yen'den daha büyük ama ruh olarak onun çok uzağında ve henüz cehennem özelliği kazanamadı. Avrupanın en büyük takımlarının diz çöktüğü, metrekare başına 1 zaferin düştüğü Ali Sami Yen stadındaki rakiplere korku salan atmosfer, tribün baskısı ve şanlı tarih burada henüz yazılamadı. İşin daha kötü tarafı Galatasaray yeni stadında büyük maç kazanma konusunda oldukça sıkıntılı. Geçen sene Süper Final'de evinde hiç maç kazanamayan takım, deplasman performansı ile şampiyon olabilmişti. Bu sene Şampiyonlar Ligi'nde de ilk 2 maçta galibiyet alamadı. İşte bu yüzden, Manchester maçında alınacak galibiyet hem takımın evinde büyük maç kazanamama fobisini yıkacak hem de Türk Telekom Arena'da ilk defa bir Avrupa devi bir resmi maçta çimlere gömülecek.

Evet Manchester yedek takımıyla geldi ancak tarih kadroları yazmayacak Galatasaray'ın Manchester United'ı yendiğini yazacak. Adı bile yeter öz güven için. İşin matematik kısmına gelirsek,  Galatasaray bu maçta kaybetse de kazansa da son maçta Braga karşısında kazanmak zorunda ya da en kötü berabere kalmalı. Kazanmak hiç bir şeyi garantilemeyeceği gibi, kaybetmek de hiç bir ümidi bitirmeyecek O yüzden bu maça 3 puan maçı değil prestij maçı olarak bakmak daha doğru olacak. Hem de Avrupada Galatasaray yeni bir sayfa açtıracak bir prestij.

Başta söylediğim gibi ben Galatasaray'a gözlerimi bir Manchester zaferiyle açtım ve hayatımda hiç bir şeyin bana veremeyeceği mutluluklar yaşadım. Şimdi önümüzde bir Manchester maçı ve yaşanacak yeni zaferlerin eşiği var. Haydi aslanlar. Yine gururlandırın ve sahadan çıkarmayın şu ingilizleri. Şimdi yeniden Avrupaya duy sesimizi deme zamanı.

Manchester Kafilesi! Kolla Kendini...


Şu şaşkın bakışları yarın küçük bezelye Hernandesten görmek dileğiyle...Vurduğun gol olsun Cimbomum.

Ha biraz da maç analizi yapmak gerekirse Manchester'in şu kadrosu Cluj ve Braga'dan daha güçlü. Bugün karşımıza çıkacak kadroda Rafael, Ashley Young, Anderson, Fletcher, Welbeck, Hernandez gibi 11de şans bulabilen oyuncular da oynayacak. Asla ve asla küçümsenemeyecek bir kadro. Önceliğimizin yenilmemek olması gereken bir maç. Grubun diğer maçında Braga'nın Cluj'u yenme ihtimali daha yüksek. Öyle bir durumda Portekiz'e puan olarak öne gitmemiz için en kötü berabere kalmamız lazım. Kazanmak olay olur ama düşündüğümüz kadar kolay olmaz. Samimi olmak gerekirse ben beraberlik bekliyorum bu maçtan. Olur da bu maçı kazanırsak en büyük pay Hamit Altıntop'un olacaktır.

13 Kasım 2012 Salı

Arif'in Manchester'a attığı gol Facebook'ta


Facebook yorumlarına rütbe sistemi gelecekmiş. Yani Youtube gibi en çok beğenilen yorumlar en üstte gözükecekmiş. Hayran sayfalarına ya da geyik sayfalarına oldukça yarayacak bir sistem gibi gözüküyor. Youtube yorumculuğu sektörü Facebookta daha aktif çalışmaya başlayacak ve daha yaratıcı yorumları sayfalarda göreceğiz. Kim bilir belki  yepyeni Arifi'n Manchester'a attığı gol fenomenleri kazanacağız. Ancak yine de Facebook'un piyasada güzel olan ne varsa bende de olsun tavrı hoşuma gitmiyor. Bırakın o özellik o sitelere kalsın. Siz gidin borsa işleriyle uğraşın. Batacaksınız haberiniz yok.

11 Kasım 2012 Pazar

Kürk Mantolu Madonna


Orjınal Kürk Mantolu Madonna bu tabloymuş. Utanarak söylüyorum ki kitabı ilk defa bugün okumak için elime aldım ve bugüne kadar okumadığım için pişman oldum. 60 sayfa kaldı bitirince bi analizini yazarım.
Edit: Kitap bitti ama kendime gelebilmiş değilim. Toparlamadan da aklı başında bir şeyler yazabileceğimi düşünmüyorum. Zaten böyle mükemmel bir esere analiz yapmak haddime değil.

Bak dayanamadım yazmaya başladım yine. Aslında kitabın başında belli idi Raif Beyin bir hikayesi olduğu, o sakin bedenin altında fırtınalar estiği. Ve şaşırtmadı kitap hikayesini anlatmaya başladı ama ne hikaye... Sonu başından belli olan ama sonuna kadar da bir umut okutan; ve en sonda da en başından beri bekledğimiz bildiğimiz hazin sonu anlatan ancak buna rağmen bizi ağlatmayı başaran hikaye...

Normalde uzun betimlemelerden hoşlanmayan ben bile o kadar severek okudum ki Sabahattin Ali'nin Berlin ve Maria tasvirlerini. Keşke daha uzun daha detaylı anlatsa daha güzel gözümde canlandırsam diye içimden geçirdim. Karakterlerin ruh hali çözümlemeleri o kadar başarılı ki okuyanı da o ruh haline sokmakta hiç zorluk çekmiyor. Ve hepsinden önemlisi bütün bunları çok kadar sade bir dille yapıyor ve kitap akıp gidiyor. Hiç farkına varmadan kendini kah Berlin'de bir pansiyonda kah Ankara'da bir evde buluveriyorsun. Ayrıca eğer aforizma merakınız varsa, kitapların altını çize çize okumaktan hoşlanıyorsanız sizin için mükemmel bir eser Kürk Mantolu Madonna. Aşkın, yalnızlığın, umutsuzluğun, hatta mutluluğun o kadar güzel tanımlamaları ve tasvirleri var ki bütün bu kavramların anlamları kafanızda yeniden biçimleniyor.

Hayat ancak bir kere oynanan bir kumardır ve ben onu kaybettim diyen ancak bu oynadığı kumardan asla pişman olmayan adamın hikayesi. Okumayan var ise bulun okuyun, eşinize dostunuza okutun bu olamamış hayatların macerasını.

7 Kasım 2012 Çarşamba

O Gün Bugün!





19.05'te açtım bu blogu. Hem de Galatasaray'ın Avrupa'ya tamam ya da devam diyeceği akşam... Bu sorunun cevabını belli edecek iki isim bence Burak ve Selçuk. Trabzonda görmeye çok alıştığımız gollerini Galatasaray formasıyla görmenin tam yeri tam zamanı bu akşamki Cluj maçı.Evinde oynamanın verdiği güvenle üzerimize gelecek rakibi uzun toplar ve hızlı koşularla alt etmenin günüdür bugün. En iyi top atan da bizde en hızlı koşan da. Ve bugün, en çok atan sıfatına da sahip olan Burak hakkındaki tüm şüpheleri eleştirileri silecek.Buna İnanıyorum.

İlk yazım hayattaki en büyük tutkum Galatasarayıma uğur ve şans getirsin.Güldürün yüzümüzü aslanlar.