9 Ağustos 2013 Cuma

Başlangıca dair

Bir haftadır Azerbaycandayım. Buraya gelmeden önce kafamda olan soruların çoğuna burada cevap bulabildim. Öncelikle burası nasıl bir yer onu anlatayım. Sonra insanları, en sonunda da gelecek planlarımı...

3 tarafım teletubby tepeleriyle çevrili. Yemyeşil dağlar. Bulutlar da zirveelrine inince ortaya tablalardaki gibi bir manzara çıkıyor. Buna bir de güneşin bulutların arasından süzülen ışınlarını ekleyince seyrine doyum olmayan manzara karşılıyor sizi. otur bir köşeye gözlerini dik etrafa saatlerce izle, o kadar huzur verici, o kadar dinlendirici... Ama esas sorun bu manzarayı günün her saati bulamıyorsun. Haca bir anda bozup sağanak yağmura çevirebiliyor. Sıcaklık da bir anda düşüyor haliyle. O zaman en iyisi sıcak odana çekilip yağmuru seyretmek oluyor. Derken güneş yeniden yüzünü gösteriyor. Sanki demin deli gibi dökülen yapmurdan hiç haberdar değilmiş gibi. Bazen de sis kaplıyor ortalığı, burnumun dibimdeki yemyeşil tepeler görünmez oluveriyor. Bütün bunlar aynı gün içinde yaşanıyor burada. Çok dengesiz hava koşulları... Zaten 3. günden hasta oldum. Kış gelince daha da fazla hastalık yaşayacağım sanırım. İklimsel olarak işim zor, peki ya ruhsal olarak?

Beklediğimden farklı bir ortam var burada. Benim gibi 24-25li yaşlarda olan insanlar da var, 30lu yaşlarında olanlar da. 30larında olanlar hala genç duruyor öyle olgunluk ve amcalık halleri yok. Çok sıcak karşıladılar. Yabancılık hissini çok fazla yaşamadım, ortamlarına girebildim. Ama şimdilik sessiz çocuğu oynuyorum. Muhabbetlerini, frekanslarını bilmiyorum, ne konuşacağım, nasıl konuşacağım henüz kesitremedim. Biraz zaman geçsin, insanları tanıyayım ona göre bir ton bulup ileitişimime devam edeceğim insanlarla. Dışardan bakılınca hepsi güvenilecek insanlar gibi duruyorlar ama bu konuda yargıya varmam için henüz çok erken. Biraz daha zaman geçirmelik kişilik çözümlemeleri yapmalıyım. Zaten tanıştıklarımdan 3-4 tanesi yakında gidecek, yeni insanlar gelecek. O zaman da onları tanımakla geçecek zamanım. Ama en azından yalnız değilim, gidip masasıan oturbileceğim, iş dışında zaman geçicebileceğim insanlar var. Bu dağ başında benim için en önemli dayanak olacak.

Burada hayat ise sıcakak gibi. Lokalimiz var. PES atıyoruz, okey tavla oynuyoruz, insanlarla muhabbet ediyoruz ama nereye kadar? Gün gelecek bunlar da kesmeyecek ve halk arasına karışmak, iehirde yaşamak isteyecek canım. Ve bu gün de hızlı gelecek gibi. İlk haftam olmasına rağmen, şimdiden baküye inip dolaşmak istedi canım. Ama bayramda inmemize izin verilmedi. Yapayalnız kapandım kaldım buraya. Gün gelecek bu istek daha da sıklaşacak. Ve artık kalabalıklardan uzak yaşamak zoruma gitmeye başlayacak bu çok belli. O yüzden buraya gelmeden önce 3 yıl olarak koyduğum hedefi. 1 yıl olarak değiştirdim. Yapacağım işi de biraz görünce bu kararım daha da kuvvetlendi. Personel işleri düşündüğümden daha kolay ve beceri istemeyen bir iş. Benim payıma düşen kısmı izin kağıdı hazırlama, bilet alma gibi basit işlet. Burası beni köreltir. Ve bu iş benim idealimdeki iş değil. İşime kendimden bişeyler katmam, yaratıcı şeyler bulmam gerek. Bu işin yaratıcılıkla hiçbir alakası yok. Uzun yıllar yapabileceğim bir şey değil. Bunları buraya gelmeden de biliyordum zaten burada daha iyi öğrenmiş oldum. Bu yüzden kendime yeni bir yol haritası çizdim. Burada bir yıl çalışacağım. Bir miktar paramı biriktirdikten sonra Türkiyeye döneceğim ve askere gideceğim. Askenden sonra ise esas yapmak istediğim işi aramaya başlayacağım. İş deneyimine sahip, askerliği yapmış Bilkent mezunu olarak daha kolay iş bulabileceğimi düşünüyorum. Umarım üniversite yıllarında kuduklarım gibi suya düşmez bu hayallerim. Şimdi en büyük amacım bu bir yılı en güzel şekilde geçirip, güzel bir iş deneyimi yaşayıp yurduma dönebilmek. Ondan sonra kendime yepyeni kapılar açacağım. İdealimdeki hayata orada kavuşacağım. Bana güzel şeyler getir zaman...